21 Şubat 2014 Cuma

İspanyol Yeni Gerçekçiliği


Sinemada neorealizm denince akla ilk gelen ülke elbette İtalya. Ve bu ülkeyle beraber Luchino Visconti'den Roberto Rosellini'ye kadar bir yığın yönetmen. II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan her türlü toplumsal yıkımı dramatize etmeden beyaz perdeye aktaran bu akım, ülkemizde İtalyan Yeni Gerçekçiliği adıyla anılmaktadır. İspanya'da da dünya savaşının (bu savaşa Türkiye gibi fiilen katılmamasına rağmen) özellikle ekonomik ve sosyal sonuçlarını yansıtan -bir nevi İtalya'daki gibi- bir akım peydah olmuştur: Tremendismo. Özellikle döneminin İspanyol romanını etkisi altına alan bu akımı Türkçe'ye Acı Gerçekçilik olarak çevirebilmek mümkün. Dönemin sinemasında bu akımın etkin olduğunu söyleyebilmek ise birazcık zor.
Yıl 1981. Carlos Saura'nın Deprisa Deprisa filmi vizyona giriyor. Yönetmenin günlük yaşamdan seçtiği oyuncular (filmdeki Pablo, gerçekteki adıyla José Antonio Valdemor, bu film dışında başka hiçbir filmde rol almamış ve hayatı hapiste aşırı dozda ölümle sonlanmış!) ve onların -varoşlarda yaşayanların- hayatlarını gözler önüne sermesi, akla 1950'lilerin (ve 60'ların ilk yarısının) sinemasına damgasına vurmuş İtalyan Yeni Gerçekçiliği'ni akla getiriyor ister istemez. Özellikle de Pasolini'nin Accattonesini.
    

Filmin açılış sahnesinden


ufak bir not: İspanyol Yeni Gerçekçiliği bu yazı için tercihen kullandığım bir ad. Açıkçacı böyle bir akımın var olup olmadığından haberdar değilim.

meraklısına ufak bir not: Tremendismo akımının iki has romanı Türkçe'ye çevrilmiş: Biri Camilo José Cela'nın Pascual Duarte ve Ailesi (Can Yayınları), diğeri ise Carmen Laforet'in Hiç (Metis Yayınları) romanları. Cela'nın kitabı eski bir baskı, sahaflarda bulabilmek mümkün! 

son ve belki de en önemli not: 70'lerin sonu ve 80'lerin başında İspanya'da ortaya çıkan (bu fılmin de içerisinde yer aldığı) bir akım cine quinqui (suç sineması) olarak anılmaktadır. Eloy de la Iglesia'nın La estanquera de Vallecas (Vallecas'ın sigara satıcısı 1987), José Antonio de la Loma'nın Perros callejeros (Sokak köpekleri 1977), Pedro Almodóvar'ın ¿Qué he hecho yo para merecer esto? (Ben bunu hak edecek ne yaptım? 1984) gibi filmler bu akımın içerisinde kabul görmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder