1972 yapımı ortametraj Antonio Mercero filmi La Cabina (Telefon Kulübesi) bir telefon kabini içerisine sıkışıp kalan ve bir türlü dışarıdakilere derdini anlatamayan -telefon yanı başında ve bozuk bir haldeyken- bir adamın hikayesine odaklanmış. İçeriden (yani kabinden) dışarıyı seyrederken insanların sefilliğine ve dev binalar arasında insanın nasıl un ufak edildiğine -kamera açıları sayesinde- tanıklık ediyoruz. Ama filmin bir sahnesinde kabinin içindeki adam, ayna sayesinde kendi trajik durumuna da -insanlar eğlenirken- tanık olur: burada!
Bu görüntüler M.Foucault'un Diego Velázquez'in Las Meninas'ı (Nedimeler)
için söylediklerini akla getirir nitelikte: O halde mekan, oyuncu, kamera nerede?
Bazı deneysel/avangard sinemacılar için düşsel, bilinç-dışı dünyaya açılan vazgeçilmez bir metafordur ayna. Bu sinemacıların başında gelen isimlerden biri Jean Cocteau olsa gerek. La sang d'un poete (Şairin Kanı) burada! ve Orphée (Orfe) burada! filmleri bu manada kült olma özelliğinde. Bir de hatırımda kalan -onlarca deneysel film içerisinden- Maya Deren'in Meshes of the afternoon filmi ve bir kadın, bir erkek, bir ayna: burada!
Ayna, Donnie Darko burada!, The Shining, Taxi Driver burada! ve Pi filmlerinde farklı yönleriyle nevrotik/psişik/ psikopatik kişiliklerin ortak kesişme noktası, karşısında karakterlerin bir nevi kendi iç dünyalarıyla yüzleşebildikleri -neredeyse- yegane alan.
Bazı filmlerde ise ayna kameranın gözünde erkek ve kadın vücudunu estetize eden erotizmin doruklarına ulaşmak için bir aygıt.
Özetle ayna, sanatın yüzyıllardır vazgeçemediği bir malzeme, metafor, kaçış, yüzleşme, fetiş, oyuncak...
çok hoş bir detaya değinmişsiniz, bu sırada arka plandaki filmin adını söyleyebilir misiniz ? kasırga sonrası pek fazla insan kalmayan amerikan kasabasındaki çocukların yaşamını anlatıyordu yanılmıyorsam.
YanıtlaSil