30 Aralık 2014 Salı

bozkıra rağbet var..


Bir zamanlar koca vilayet İstanbul, Yeşilçam'ın müdavim mekanı olmuştu. İstanbul sosyetesi (zengin-fakir aşkları bile) ve yaşamı... Başka kentlerde neler olup bitiyordu ki? Dönem sinemacılarının, prodüktörlerinin umurlarında değildi anlaşılan. Sonrasında 'köy' odaklı sinema ve romanlar furyası başladı. Köyde yaşananları yine Yeşilçam oyuncuları canlandırdı (bkz). Yeni bir furya ise köyden kente göçü, gelenlerin kentle olan imtihanı, objektife mekan ve konu edindi. Mekan, yine taşı toprağı altın İstanbul'du. Bu topraklara özgü acı bir gerçeklik anlayışı, 80'li yılların Türkiyesi'nde, büyük kentin varoş mahallelerinde kendine arabeskle birlikte yer edindi daha sonrasında (bkz). 
Ve nihayet taşra keşfedildi, büyük kentlerden, onun bilindik mekanlarından, meydanlarından, sosyetesinden, varoşlarından uzaklaşıldı. Anadolu bir uçtan bir uca turlandı. Doğu'un, Ege'nin, Karadeniz'in kasabaları.  
Bit pazarına nur yağdı ya, bozkır da bundan nasibini aldı:
- Yozgat Blues (2013)
- Kış Uykusu (2014)
- Sivas (2014)
Taşranın, Anadolu ve Trakya coğrafyasının dilleriyle, kültürleriyle, tabiatıyla yeniden keşfinden bakalım sırada neresi sinemanın gözde mekanı oluverecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder